26 Mart 2016 Cumartesi

CHILDREN OF MEN




Yıl 2027 olmuştur ve ayakta kalan tek ülke İngiltere’dir (niye acabaaa ?? ) Diğer ülkelerden gelen mülteciler de İngiltere’ye girmek istemektedir. Yaklaşık 19 yıldır dünyada doğum olmamıştır, infertilite (kısırlık) ortaya çıkmıştır ve kadınlar gebe kalamamaktadır. En genç insanın 18 yaşında ölmesi ise ülkeyi tam anlamıyla yasa bürümüştür. Esas oğlanımıza gelirsek; Theo memur olarak çalışıyor. Tabi bu karışık ortamda gelen mülteciler,patlayan bombalar durumun vahimliğini gösteriyor. Derken birgün Theo eski eşi tarafından kaçırılıyor. Eşi mülteciler için bir çetenin başı. Theo’dan bir siyahi kızın ülkeye geçişi için izin kağıdı çıkarmasını istiyor (!). Theo da para karşılığı bu riskli işi kabul ediyor. İzin kağıtları, geçişler ayarlandı derkeeenn liderimiz öldürülüyor ve Theo bu genç kızı mültecilerin saklandığı yere götürüyor. Tabii bu genç kızın 8 aylık hamile olduğunu öğrenmesiyle herşey değişiyor. Artık tek umutları doğrulundan bile emin olmadıkları 'insan projesi'.




K.S. = Distopik bir dünyada insanlar bu sefer açlık yerine üreyememe sorunu ile karşı karşıya. Farklı bir bakış açısı; ama beğendim. Genelde farklı listelerde gördüğüm bir filmdi. Merak ettim ve açtım. Daha ilk dakikalardan patlayan bombayla filmin içine giriyorsunuz ve beklentinizde aynı doğrultuda yükseliyor. Esas oğlanımıza bayıldım (Cliwe Owen). Sadece onu izleseniz yeter yanii.



 Etik açıdan baktığımızda kadının hamile olduğunu göstermek için tüm kıyafetini çıkarması anlamsız geldi bana, daha doğrusu abartı geldi. Ama bi o kadar da o görüntü tüm çıplaklığı ve saflığıyla yüreğinizde hafif bir burukluk ta yapıyor. Bebek dediğimizde ya da hamile bir kadın gördüğümüzde aklımızda beliren duygular neydi? Umut, mucize, bekleyiş hepsini fazla fazla hissediyorsunuz. Özellikle 19yıl aradan sonra gelen bir bebek tüm dengeleri altüst etmeye yetiyor ki bebeği doğuracak kadının siyahi ve mülteci olması apayrı bi konu.  Ama doğana kadar her ikisinin de saklanması gerekiyor. Bunu sağlayacak kişide Theo.(En önemli sorulardan biri; böyle bir kaçma ortamında bu bebek nasıl doğacak? Şu zamana kadar izlediğim OLABİLECEK en mantıklı doğum sahnesiydi. cidden tebrik ediyorum..)




 Olaylar, çatışmalar, fedakarlıklar ve umuda yolculuk.. Duygu yoğunlu yüksek bir film. Beni en etkileyen sahnelerden birini de söylemeden geçemiyeceğim. Bir çatışma alanındayız, bir evden kaçmaya çalışırlarken insanlar bebeği görüyor, tabii herkes ŞOK. Günler önce 18 yaşındaki bir gencin ölümüyle yıkılan halk 1-2 günlük bir bebek görüyorlar bir kadının kucağında. Herkes pürdikkat çocuğa bakıyor, kimi dokunmaya çalışıyor; en can alıcısı binadan çıkmaya çalışırlarken bunları bir komutan görüyor tahmin edeceğiniz gibi o da şokta. Hemen askerlere ateşi kesip yol açmaları için bağırıyor. Askerlerde bu minikten gözlerini alamıyor. Dua eden mi dersiniz , diz çöken mi dersiniz her türlüsü var. 





Film bittiğinde aklıma ilk gelen şey çok sevdiğim bir diziden sözdü: Avcılığın en eski kuralı ; herkesi kurtaramazsın..  filmi izledikten sonra sizinde aklınızda bu sözün kalması dileğiyle iyi seyirler…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder